Harita

30.6.13

Kızılırmak Deltası

Kızılırmak Deltası- Kuş Cennetine zamanı tutturamayınca kuşların olmadığı dönemde gidiyoruz.

Yola Samsun'dan külüstür bisikletimle çıkacağımı duyanlar “bu bisiklet gitmez “ dese de, buraların bisikletle keyifli olacağını hayal ederek bisikletten vazgeçmiyorum. Bisiklette hakkıyla, tıkırtısıyla Samsun’dan Kızılırmak deltasina 110 km gitti ve geldi. O kabak olmuş lastiği patlamadı bile. Arkasına yeni taktırdığımız bagaj yeri, çadır ve matımızla pek de bir karizmatik göründü. 

Samsun'dan sabahın erken saatlerinde yola koyulup, Ondokuz Mayıs ilçesinden deltaya doğru ilerliyoruz. Orman arasında ki gölge yollardan, küçük küçük köylerden geçip sonunda yılın en uzun 2. gününde öğle vakti çıplak düzlüğe geliyoruz. Öğle sıcağının geçmesini bir ağacın gölgesinde uzanmış beklerken, tepemize dikilen iki yılanla sıçrayıp, yola devam ediyoruz. Ara ara durup göllerin ıssız kıyılarına yürüyoruz.Ortam insana gerçekten hiçbir şeyin ortasında hissi veriyordu. Sessizlik, öğlen sıcağı, göz kamaştıran göl suları ve aniden sazlıklar arasından tek tük kuşlar yükseliyordu.
   Ovanın ortasından etrafı su ve sazlıklarla çevrili yolda püfür püfür ilerliyorduk. Gökyüzü kızıllaşırken  yorgunluğumuz ağırlaşıyor, ürkütücü mandalara yakın geçişlerde hızımız aniden artsa da kısa molalarımız çoğalıyordu.  Gün batımının yarattığını hoş duyguyla ilerlerken sazlıkların arasından aniden önüme at sürüsü atlaması ve önümden yeleleri dalgalanarak 2-3 saniyelik geçişleri bana masalsı bir an yaşattı. Aniden fren yapmış, aralarında ki beyaz atın dörtnala koşuşunun her anına odaklanmış, zihnimde fotoğraflamıştım. Kendimi belgeselde gibi hissetmiştim.
 
   Gün sonunda araştırma merkezine ulaştık ve bahçesine çadırımızı  kurduk.Yorgunluğun üzerine gün batımında manda sütünden yapılmış dondurma çok iyi geldi. Burada gözlem kulesinin altına yeni açılmış kafe oldukça güzel ve kafenin fiyatları da uygundu. Yolunuz düşerse buraya kahvaltı yapmaya, manda yoğurdu yemeye ve kuş gözlemi için gelmenizi tavsiye ederim. 
   Geceyi yılın en yakın dolunayının ışığında, mandaların haykırışlarıyla geçiriyoruz.Yeni güne güneşten önce başlıyor, at sürülerininin peşine takılıyorum. Biraz korku biraz heyecanla atlara yaklaşıyor, zoom lensim olmadığı için olabildiğince yakından fotoğraflamaya çalışıyorum. An geliyor aralarında kalıyorum ve karşılıklı bakışıyoruz. Benim bir yöne hareketimle onlarda tersine hızla koşuyorlardı.
   Güneşin yükselmeye başlamasıyla ıssız yollarda dönüşe geçiyoruz. Ama mandaların sabah sabah suya girmek istemeyip yolumuzun üzerinde kurulu olmaları bize aniden fren yaptırıyor. Bizim karşılarında ani duruşumuz mandaları irkiltiyor ve gözlerini bize dikiyorlardı. Bu gidebileceğimiz tek yolda durup biraz konsantre oluyoruz ve yüksek adrenalinle başlıyoruz bisikletleri üzerilerine sürmeye. İrkilen mandaların da koşmaya başlamasıyla damarlardaki adrenalinimiz tavan yapıyor ve hızla gidiyoruz. Ürkütücü görüntüleriyle öyle de bir hızlı koşuyor ki bu büyükbaşlar, bize bisikleti soluksuz sürdürüyorlardı. Yol boyunca aralıklı aralıklı bekleyen sürülerin arasından bir bir geçiyoruz. Köylüler yavrusuna dokunmazsan bir şey yapmaz demiş olsa da o yakınlıkta korkudan göz temasına bile girmiyoruz.
   Yüksek adrenalinle dönüş yolu pek kısa sürdü. Tekrar köy yollarına vardığımızda etrafta gördüğümüz inekler, mandaların ardından bebek yüzlü göründüler.  Sallana sallana Samsun asfaltına dönüyoruz. Bizden kaçan mandadan korksak da güzel bir heyecan olmuştu.  
   Yavaş yavaş ölürler
   Heyecandan kaçınanlar,  diyoruz.(pablo neruda, yavaş yavaş ölürler)

No comments:

Post a Comment